Ne Gülüyorsun, Anlattığım Senin Hikayendir!

Leesfragment
€4,58

Ismi ile müsemma hayatinda barisi ve adaleti soluklayan biriydi. Askerlik-hayat ikilisinde elinde hep adalet terazisi vardi. Askerligi ve hukuku özümsemis iyi bir komutan ve hukukçuydu. Meslek hayati boyunca birçok basariya imza atti. Özellikle Silahli Kuvvetlerdeki faaliyetlerin hukuki yönünde benzersiz çalismalar yapti. Ta ki bir gün o sey ile suçlanincaya kadar.
Ne olduysa ondan sonra oldu. Sicak asfaltlarda yari çiplak bedeni yaniklar içinde birakildi. Spor salonlarinda iskence kortejinden geçirildi, darp edildi. Onca iskenceye ragmen Allah yasayacak bir ömür nasip etmisti, hücrede bile olsa. Pes etmedi, adalete inancini ve memleket sevdasini yitirmedi. Davalar basladi. Yagli urganlar atilarak, galiz küfürler edildi. Kalbindeki rahatsizlik kötülessin diye tedavisi geciktirildi. Tüm bunlar yasanirken asker vakarini hiçbir zaman bozmadi. Hukuka olan sevdasi, Sincan’daki hukuksuzluk hücresinde bir basina, kalbinden vuruluncaya kadar devam etti. Hukuk içerisinde nasil yasanmasi gerektiginin canli bir örnegiydi hepimize.
Yagli urgan atip, durusmalarda küfretmek için döner ekmek ve yevmiye alan bilinç yoksunu kitlelere (bindirilmis kitalara) inat, asker vakari/dayanikliligi ve hukukçu kimligi/dik durusu ile adaletin tecelli etmesini ümit etti ve aktif sabir içerisinde bekledi. Kendine yagli urgan atanlara, yogun bakimda itip kakanlara da baris ve huzur dileyecek kadar gönlü genisti.
Hücresinde sagliksiz kosullarda, yorgun ve hasta kalbi ile bir basina ugrasmak zorunda kaldi. Olmasi gerektigi gibi tedavi göremedi, tedavisi engellendi. Vücudu iflas etmeye basladiginda, geç olsa da, bin bir çabanin neticesinde kerhen, psikolojik ve fizik baski altinda tedaviye götürülmeye baslandi. Bu dönemde, hasta bedeni daha da kötülessin diye adaletsizlik arafinda, hücre ile yogun bakim arasinda rövesata yapiliyordu. Hücrede ölüme rövesata…
En çok da, kelepçelere bagli yogun bakimda, Jandarmalarin itip kakmasi kalbinde onanmaz yaralar açti. Yirmi alti yilini verdigi asker üniformasini giyenlerin akil almaz tavirlari bedeninden ziyade ruhunu yaraladi, bünyesine agir geldi. Oysaki bir Türkiye hayali vardi… Dünyada etkin, saygin ve caydirici bir Silahli Kuvvetler idealinde yirmi alti yil gönlünü vererek çalismisti. Lafla kandiranlara inat, hayatini ideal bir asker olarak istikamet üzerine yasamisti. Bu istikametten fersah fersah uzak kisilerin kendisi gibi olanlara reva gördüklerine derinden üzüldü, ama kirilmadi.
Ugruna hayatini adadigi Silahli Kuvvetler ve Milletinin vurdumduymazligi en çok da bu ikisi yaraladi. Döner ekmek ve günlük yevmiyeye küfredenlere, kendisine eza cefa çektiren Jandarmalara bile hakkini helal edebilirdi. En çok da tuzla buz olan Türkiye hayaline üzüldü. Bu üzüntü, fiziki iskence kadar kalbini yaraladi. Oysaki koskoca bir hayat vardi önünde. Kadere raziydi, son nefesini verirken bile mütebessimdi, üzerine düseni yapmanin huzuru ve vakari ile ayrildi aramizdan. Hani sairin “ökse ile sapanla vurursun da saramazsin” dizesinde oldugu gibi, adaletsizlikle, vurdumduymazlikla kalbinden vuruldu, beraberinde Türkiye hayaliyle…
Hz. Hüseyin (ra) ve yakinlarinin Kerbela’nin kavurucu çölünde 10 gün su içememesi ve katledilmesi, tekerrür eden tarih misali 2020 Türkiye’sinde karsimizdaydi. Baris Komutan gibi vatan evlatlari, Sincan’da hücresinde adaletsizlik içinde birakildi, hasta kalbi doktor raporlarina ragmen adaletin susuzlugunda ölüme terkedildi.
Eften püften gündemlerle efsunlanmis bir sekilde saatlerini geçiren, tankin egzozuna atlet tikama, kamyon soför koltugunda sahtekâr pozlar verme hikâyelerini destanlastiran, ne idigi belirsiz laf kalabaliklari arasinda kaybolan bir topluluk söz konusuydu. Baris gibi özbeöz evlatlarini/komutanlarini yitirirken, aslinda o topluluk kendini yitiriyordu…
Kim bilir aramizda olsaydi, döner ekmek kumanyaya kendisine yagli urgan atip, en agir küfredenlere, iskenceleri yapanlar ve reva görenlere, sessiz çogunluga sunlari diyecekti: Gülmeyin bu sizin hikâyeniz…

pro-mbooks3 : libris