Kuheylan'in ustunde oturan genc adam, yuksek tepeden onundeki muhtesem sehri ay isigiyla seyrediyordu. Gece yarisi 3:30 idi ve ilkbahar mevsimi kokusu etrafi sarmisti. Aksam havasi biraz serindi, bu yuzden kalin ceketini boynuna kadar dugmelemisti.
Bu genc adamin yaninda hic kimse yoktu. Aksam saatinde ormanin icinde tek basina durmak cesaret ister, cunku olumle karsilasmak an meselesi olabilir idi. Ama bu adam cok rahat bir sekilde hayvan'in ustunde oturuyordu, bu muhtesem manzarayi serediyordu.
"Ne kadar guzel sehirmis," kendisine fisildandi, hakkikatende okuduguna, duyduguna, ve simdiki ilk defa gordugune gore, sehir yedi tepe uzerinde kuruluydu.
Aksam gozuyle uzaktan baktiginda sehir sanki parliyordu, goze hos geliyordu. Evlerin icindeki mum isiklarini fark ediyordu ve isiklar onundeki deniz'den yakamoz olup oynuyordu. Sehir bir ucgene benziyordu, uc kosesinden ikisi deniz idi, ve ucuncu tarafinda kalin duvar vardi.
Bu genc adam Papaz beyefendiyi bekliyordu. Biri genc, digeri yasli, bu iki adam gizli bir gorusme yapicaklardi.
Lutfen kitapi siparis edin, ve bu etkileyici hikayeyi okuyun.
Tesekkur ederim,